Saf ve dolaysız bir biçimde, aşkın peşinde koşmayı kendisine konu edinen çok güzel bir film bu. Yaşlı, eşcinsel ve hasta bir baba, neredeyse ömrü boyunca ertelediği mutluluğun ve tutkunun peşinde koşuyor; ama genç oğlu, toplum tarafından çok daha kabul görür bir cinsel eğilime (karşıcinsel) ve sağlıklı bir bedene sahipken mutluluğa ve tutkuya babası denli tutunmuyor. Temel izlek bu olsa da her iyi film gibi Beginners da güzelliğini insana dair ayrıntıları başarılı bir şekilde aktarışına borçlu. Su gibi içinize akan bir film bu. Filmdeki ana aşk hikayesi olan Oliver-Anna aşkı o kadar gerçek ki insanın içine oturuyor. Aslında o kadar da uzak olmayan mutluluğun nedensiz bir biçimde insanların ellerinden kayışı her gün yeryüzünün bir yerinde yaşanıyor. Aşklar çok büyük felaketler olmadan da bir anda bitiveriyor bir yerlerde.
Oliver, babasının eşcinsel olduğunu öğrendikten sonra, aralarındaki bağ geçmişte hiç olmadığı kadar kuvvetleniyor. Bunu, belki, babanın ölüme çok yakın oluşuyla açıklayabiliriz ama bence daha çok babanın gerçek kimliğine kavuşmasıyla ilintili. Yıllardır kendisinden uzak duran, arzuladığı hayatı yaşamak fikrinden bile utanç duyan bir adam çocuğuyla nasıl yakınlaşabilir ki?
Filmdeki anne figürünün de çok baskın olduğu gözlemlenebilir. Oliver'ın çocukluk anılarının içinde karanlık ve gelip geçici bir figür olan babanın yanında annesi çok sağlam ve güçlü. Aralarındaki bağı tanımlayan ilginç sahneler mevcut.
Geveze bir film yapmaktan imtina edip sessizliklere yoğun anlamlar yükleyerek harika bir iş çıkarmış Mike Mills. Avaz avaz bağırmayan, sessizliği kutsayan bir film bu. Görsel öğeler anlatımı güçlendirmek için kullanılmış, özellikle anlatıcı geçmişten bahsederken bir dizi fotoğraf geçiyor ve anlatıcı "... yılında köpekler, yıldızlar, güneş, insanların öpüşmesi böyleydi" minvalinden cümlelerle resimlere eşlik ediyor.
Çok aydınlık bir film değil, hiç bir zaman tamamen aydınlık tamamen coşkulu olmuyor. Arka fonda hep bir hüzün hakim.
Genç oyuncular Ewan Mcgregor ve Mélanie Laurent sade ve başarılı. Yaşlı gay baba "Hal" rolündeki Christopher Plummer ise rolünün belirgin yanlarını fazla sivriltmeyerek müthiş bir iş başarıyor: basmakalıp bir gay oyunu çıkarmıyor, abartılı bir kanser hastası olmuyor; ömrünün son demlerini mutlu ve kendisi gibi geçirmek isteyen bu tatlı ve yaşlı adamı çok başarılı yansıtıyor. Hal'ın genç sevgilisi gay Andy'yi oynayan hırvat aktör Goran Visnjic de az ve öz oynuyor.
Ve müzik: Neredeyse oyunculardan rol çalarak geldiğini belli eden filmin müzikleri muhteşem. Özellikle bir bach suitinin trompetle yorumu insanı hüznün içine batırıp çıkarıyor: http://www.youtube.com/watch?v=uib1mg-yeuc
bahsedecek çok şey var ama kısa kesip söyleyeyim: Uzun zamandır bu denli içe dokunur bir film izlememiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder