18 Haziran 2017 Pazar

Bir Efsane’yi Sevmemek




“Ben, Efsane!”, Richard Matheson’ın 1954 yılında yayınladığı ve bilimkurgu edebiyatına “korku” öğesini katarak türe yeni bir yol açan önemli bir eser sayılmaktadır. “Korku” öğesinin yanında, yazıldığı döneme göre yenilikçi bir bakışla fantastik ve gotik olgulara bilimsel açıklamalar getirerek modern vampir olgusuna olmasa da zombi olgusuna önemli katkılarda bulunmuştur.

Ülkemizde eser pek bilinmese de 2007 yapımı “Ben Efsaneyim” (I am Legend) filmiyle yeniden anılmaya başlanmış ve bilimkurgu hayranları için bulunamayan bir eser haline dönüşmüştü. Özellikle 2003 yılında İthaki Yayınları etiketiyle yayınlanmış olan baskısı (ki bu yazı bu baskı üzerinedir) yüksek meblağlara satılmak üzere acımasız sahafların ellerinde çürümekteydi. Bu hasret yıllarca sürdü. Ta ki bu yıl Artemis Yayınları kitabı Beril T. Uğur çevirisiyle yayınlayana dek.

(Bu çevirinin içinde "Ben, Efsaneyim" romanına ek olarak 10 farklı öykü daha vardır. Yazarın sevenleri için önemli bir kaynak.)

Kitap yeniden yayınlandı ve okurların hasreti bitti.
Peki bu kitap bunca yıl beklemeye değer miydi?
Richard Matheson’ın bu eseri gerçekten o kadar iyi bir kitap mı?

Aynı yıllarda yayınlanan “Mars Yıllıkları” (Ray Bradbury), “Triffidlerin Günü” (John Wyndham), “Uzay Tacirleri” (Frederik Pohl ve C.M. Kornbluth) veya “Kaplan! Kaplan!” (Alfred Bester) gibi sürekli yeni baskılarını görmek istediğimiz kült bir eser mi “Ben, Efsane!”?

Yoksa yıllarca erişilemediği için Türk okurları tarafından haksız bir önem mi yüklendi üzerine?
Dünya edebiyatında önemli bir yere sahip bu eser için bu sözler çok acımasız olabilir ama bir okur olarak onu beğenmeme hakkımız da var ve ben bu hakkımı kullanmak istedim. Hakkımı savunurken sunacağım gerekçeler kimi okurlar tarafından yerinde bulunmayabilir ama niyetim de böyle bir tartışma ortamı yaratmak.

Filmden Kitaba

"Ben Efsaneyim" filmini izlemiş, kitabı okuma aşkıyla yananlardan biri de ben olmuştum. Lakin kitapla film arasındaki farklılıkları öğrendiğim anda kitabın o kadar da iyi olmayacağını sezmiştim. Beyaz perde yerine basılı sözcüklerin hayranı olarak, bu sezgiyi boşa çıkarmak için kitabı aramaya koyuldum. Fellik fellik olmasa da kitapçı ve sahaf dolaşırken aklımın bir köşesinde “Ben, Efsane” de vardı. Bu gezintiler sırasında bir Richard Matheson eserine denk geldim: “Gecenin Konukları”. Kitabın ilk sayfasındaki künyeden özgün ismine (I am Legend) bakınca arayışımın sona erdiğini anladım. “Ben, Efsane”yi (İthaki, 2003) bulamamıştım ama “Gecenin Konukları” (Beyaz Balina Yayınları, 2000) gibi garip bir adla da olsa eseri okuyabilecektim.

Baskısı bulunmayan bir kitabı okumaya başlamadan önce ister istemez yüksek bir beklentiye girersiniz. Kutsal bir hazine sandığı bulmuş gibi özenle kapağını açar hayran hayran ilk sözcükleri okursunuz. Benim için durum farklıydı. Her ne kadar eseri bulduğuma çok sevinsem de Will Smith’li o muhteşem uyarlama sebebiyle kitaptan çok şey beklemiyordum.

Bu arada güzel bir sürprizle İthaki baskısının pdf halini buldum ve iki farklı baskıyı karşılaştırarak okumaya başladım ve büyük bir bölümünü İthaki baskısından okuyarak kitabı bitirdim. Ve… Sevmedim.

Sevmedim… Ama Neden?

Kitabı özetleyerek başlayayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder