2 Ağustos 2017 Çarşamba

Kafes - Josh Malerman



Kafes - Josh Malerman

Josh Malerman gerçekten bu işi iyi biliyor. Soluksuz okudum diyebilirim. Kitap, istediğim gibi bir sona ulaşmadı ama bana o isteği unutturdu ve çok güzel bir son verdi.

Aslında bu "sonunda ne olacak?" sorusuyla heba edilecek bir kitap değil. Kitabı bir bütün olarak ele almak ve neredeyse her sayfasına işlemiş heyecanı, endişeyi ve korkuyu hissetmek gerek.

Çok etkilendim. Edebi değer olarak 5 yıldızı hak etmiyor belki ama kitapların değeri bizlere neler hissettirdiğine de bağlıdır.

Gelelim kitabı okurken beni az da olsa rahatsız eden yayınlama eksiklerine:

Çevirinin çok iyi olduğunu mutlaka belirtmek gerek Aslı Dağlı'nın eli zihni dert bulmasın. Lakin kimi çeviri sorunları kimi yanlış yazımlar düzelti sürecinde ortadan kalkmalıydı. Ben 5. baskıyı okudum. İlk baskıda affedilebilecek bu eksiklikler gözüme daha çok battı.

Bu bir çeviri yanlışı değil ama belirtmek istedim:
Kitabın özgün adı "Bird Box". Bu sözcüğün genelde ahşaptan yapılma ev biçiminde küçük bir kuş yuvasını tarif ettiği doğru. Lakin kitapta bu sözcüğe yapılan göndermeyi okuyanlar hatırlayacaktır:

Evi büyük bir kutu olarak düşünüyordu. Bu kutudan çıkmak istiyordu. Tom ve Jules her ne kadar dışarıda olsalar da hâlâ bu kutunun içindeydiler. Bütün dünya kutunun içinde kapana kısılmıştı. Gezegen, dışarıdaki kuşların içinde durduğu karton kutuya sıkışıp kalmıştı. (s. 241)

Malorie tüm insanlığı evin dışında duvarın dibinde bulunan karton kutunun içindeki kuşlar gibi görüyor. Dolayısıyla "Bird Box"ın işaret ettiği şey bir kutu. "Kafes" kesinlikle çok iyi bir isim. Sade ve etkileyici. Özgün ismi karşılamasa da yerine bir şey koymak zor. "Kuş Dolu Kutu, Kuş Kutusu, Kutudaki Kuşlar" gibi yavan ifadeler yerine "Kafes" karşılığını seçmelerini anlıyorum.

Çeviri ve düzelti sorunlarından bahsederken kitabı okumamışlar için ufak tefek keyif kaçırıcı alıntılar yapabilirim. Uyarmalıyım. (Sayfa numaraları 5. Baskıya göre verilmiştir.)

Bölüm 9, sayfa 72:

“Duruma şöyle bir bakınca...”
“Hareket et!” diye bağırdı.
Adam kıkırdadı.

“So, I have to ask myself . . .”
“Move!” she screams.
“. . . who here has gone mad?”
The man cackles.


Malorie adamdan uzaklaşmasını istiyor ve “Move!” diyor, “Uzaklaş” veya “Git buradan!” anlamında. Düzelti sürecinde kolayca çözülebilecek bir sorun.
Adamın ikiye bölünen ifadesinin ikinci kısmı “. . . who here has gone mad?” ise hiç çevrilmemiş.


Bölüm 17, sayfa 125:

“Tamam,” dedi Tom. “Dışarı çıkmamıza izin verin.”

“Okay,” Tom says. “Let us out.”


Burada Tom izin istemiyor, yönlendirme istiyor. Dolayısıyla “Bizi dışarı çıkarın” “Çıkmamıza yardım edin” gibi bir karşılık uygun olabilirdi.


Bölüm 21, sayfa 141:

Olympia’nın kocası hakkında konuşmuşlar, adamın neye benzediğinden, çocuk sahibi olmayı ne kadar istediğinden bahsetmişlerdi.

They were talking about Olympia’s husband. What he was like. His desire to have a child.


Buradaki “What he was like” ifadesi bir kişinin görünüş ve kişilik özelliklerini sorarken kullanılan “What is she/he like?”ın geçmiş halinin yan cümleciğe çevrilmiş biçimi. Anlam karşılansa da Türkçe’de bu kullanım pek sık rastlanmıyor sanırım. “adamın nasıl biri olduğundan” ya da “adamın görünüşünden” karşılıkları uygun olabilirdi.


Bölüm 34, sayfa 239:

Malorie gözlerini kapattı ve ayaklarının altındaki soğuk toprağı hissetti. Sonra gözlerini kapattı. Kiler kapısının altından sızan ışık mutlak karanlığı yarıyordu.

Malorie closes her eyes and feels the cool earth beneath her feet. She opens her eyes. Absolute blackness is cut only by the stove light from under the cellar door.


“Sonra gözlerini açtı.” olmalıydı ifade. Bu denli basit bir hata nasıl yapılabilir diyebilirsiniz. Bu kesinlikle çevirmenin hatası değil. Çevirmen kısa zamanda çeviriyi teslim etmek için hızla çalışır, bu denli hızlı çalıştığı için birçok şey gözünden kaçar. Bu tür hataları ayıklamak için bir başka kişi düzelti yapmalıydı. Hatta bir “son okuma” yapılmalıydı. Ama tabi bu tür bir titizlik kitabın maliyetini arttırır. Bu yüzden birçok yayınevi bu adımların bazılarını atlar masraftan kısmak için.


Bölüm 40, sayfa 272:

Raflara, kutulara, yeni hafta önce…

To the shelves, the boxes, … seven weeks ago, …


Hatayı gördünüz sanırım.


Bölüm 40, sayfa 274:

Hafifçe evin duvarına çarpan kutunun içindeki kuşların sesini duyduğunu düşündü.

She thinks she hears the bird box, banging lightly against the house.


“Hafifçe evin duvarına çarpan kuş dolu kutunun sesini duyduğunu düşündü.” olabilirdi. Sanırım kastedilen ses kuşların değil kutunun sesi.


Bölüm 42, sayfa 290:

“Tom,” demeyi başardı. “Aşağıda neler oluyor?”
“Tom biraz huzursuz. O kadar.”

“Tom,” she manages to say. “What’s wrong down there?”
“Don’s upset. That’s all.”


“Don biraz huzursuz. O kadar.” olmalıydı.


Bölüm 42, sayfa 303:

… havlunun üzerinde doğrultu.

… inches forward on the towel.


“… doğruldu.” olmalıydı.


Bölüm 42, sayfa 311:

Çocuğumuz…

Most of us…


“Çoğumuz…” olmalıydı.


Bölüm 43, sayfa 318:

Telefon rehberinin sayfalarını şöyle bir çevirdikten sonra Malorie’nin adının yüz altıncı sayfada olduğunu söylemişti.

Once, after flipping through the phone book, the Boy called out that she was on page one hundred and six.


Burada özne belirsiz, çocuklardan hangisi olduğunu anlayamıyoruz. “Oğlan telefon rehberinin sayfalarını şöyle bir çevirdikten sonra Malorie’nin adının yüz altıncı sayfada olduğunu söylemişti.” olmalıydı.


Bölüm 43, sayfa 323:

Malorie hafif bir klik sesi duydu.

Malorie hears a light clicking sound.


Burada Malorie bir tahtanın yere vurma sesini duyuyor. O yüzden “Malorie hafif bir tıkırtı duydu.” olmalıydı.


Gelelim güzelliklere:

Bölüm 32, sayfa 215:

“Orada erzakım var. …”

“I’ve got supplies there. …”


Bu karşılıkta hiçbir hata yok. Ben “erzakım” sözcüğünde yumuşama olması gerektiğini düşünmüştüm ama Sayın Aslı Dağlı’yı tebrik etmek gerek çünkü doğrusu TDK’ya göre “erzakım”.


Bölüm 37, sayfa 256:

Önce eteğindeki taşları dök, demek istiyordu.

Come clean first, she wants to say.


Harika bir karşılık, bayıldım.
Yukarda bazı sorunları belirtsem de bu hataların 330 sayfalık bir kitapta devede kulak kaldığını görmelisiniz. Kitabın harika bir çevirisi var. Tertemiz. Akıcı. “eteğindeki taşları dök” gibi harika yerlileştirmelerle dolu.

Yazdığım şu ufacık yazıda eminim onlarca imla hatası yapmışımdır. Koskoca kitapta bu kadarcık hata olması normal ama 5. Baskı yapmış binlerce satmış bir kitabın düzeltisi daha özenli yapılmalıydı.

Umarım çevirmeni, düzeltmeni ve yayına hazırlayanı üzmemişimdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder