28 Temmuz 2013 Pazar

Silah Tüccarı - Hugh Laurie


Silah Tüccarı - Hugh Laurie
Çevirmen: Övgü İçten

"House" dizisinin baş rol oyuncusu, "House"u "House" yapan o karizmatik oyuncu Hugh Laurie'nin ilk ve şimdilik tek kitabı Silah Tüccarı. Nicedir merak ediyordum, şimdilerde fırsat buldum okumaya ve son sayfasına dek, heyecanla ve yüzümde kocaman bir gülümsemeyle okudum. Çok komik ve edebi açıdan bir polisiyeye göre çok yetkin.
Eski asker, dürüst tetikçi Thomas Lang, kendisini az çok geçindirecek küçük bir iş bulmaya çabalarken kendisini cinayetlerin, büyük paraların, kirli devlet görevlilerinin, büyük silahların ve güzel kadınların arasında bulur. Kendisini kat kat aşan devasa işlerin içinden, kendisini böcek gibi ezebilecek büyük ve tehlikeli adamların arasından sıyrılabilmesi için zekasına, tecrübesine ve yeteneklerine güveniyor. Bir de hayatına pat diye düşüveren kadınlar var ki bu da Thomas'ın dertlerinin bir kısmı. Onlar olmasa belki de kimse ona bir şey yaptıramaz; ama her dürüst ve merhametli erkek gibi kadınlar yüzünden eli kolu bağlı.
İyi bir kitap okuyacağınıza garanti veriyorum. Çok iyi bir çeviri okuyacağınıza garanti veriyorum: Övgü İçten'e en içten övgülerimi [biliyorum, ama yapmak zorundaydım (güler)] sunuyorum.
Zihni dert bulmasın harika bir çeviri yapmış.

Çevirinin niteliğine küçük bir kanıt:

Özgün metin:
"The other passers-by were almost certainly hearing ‘Reeded In Silly Shut Up’, but I hardly had to glance at the poster to know that he meant ‘Three Dead In City Shoot-Up.’ I bought a copy and read as I walked."

Çeviri:
"Yoldan geçenler büyük ihtimalle 'Şehriyenin Çatısı Göçürüldü' diye anlıyorlardı, ama ben gazetenin ana sayfasına baktığımda başlığın 'Şehir Çatışmasında Üç Ölü' olduğunu gördüm." (s. 164)

Yukarıdaki örnek, iyi bir çevirmenin bir kelime oyununun altından nasıl kalktığını gösteriyor.

Bir kaç tadımlık:

"... hiç kimse kiralık katil değildir, ta ki bir kiralık katile dönüşene kadar." (s. 67)

"Solomon durdu, kelimelerini tartıyordu ve muhtemelen bir kısmını olabildiğince ağır buluyordu." (s. 70)

"... üzerindeki üniforma o kadar yeniydi ki, ayak bileklerin çömelmiş, hala pantolonunun paçalarını dikmekte olan birini görmeyi bekledim." (s. 146)

"Zorunluluk kendini kandırmanın anasıdır." (s. 166)

"- övünmek gibi olmasın ama Amerikan aksanını epey iyi taklit ederim." (s. 168) (Hugh Laurie'yi tanıyanlar buradaki şakayı anlayacaklardır.)

"Bunlar aynı zamanda Mehmet Ali Ağca'nın da eline silah veren adamlar." (s. 236) (Bu kısım ilginç gelmişti bana.)

"Bu durum kaldırmaya mecbur olduğunuzu bildiğiniz kocaman, beton bir topa benziyordu. Her yanına bakıp tutacak bir yer ararsınız, ama yoktur." (s. 243)

"Kafamı iki yana sallayıp yine gözlerimi kapadım ve başka birine dönüşmeden önce kendimden son bir nefes aldım." (s. 261)

"Çöküşümüze neden olabilecek tek şey -insanlık tarihinde, bir arada iş yapan neredeyse her topluluğun çöküşüne neden olan şey- gerçekleşmedi. Çünkü yeni dünyanın mimarları olan ve özgürlük davasının bayrağını taşıyan bizler, yani Adaletin Kılıcı, bulaşık yıkama işini de paylaşıyoruz." (s. 269)

"Aslına bakılırsa ateşli silahlar bir tüp, bir parça kurşun ve biraz da baruttan başka bir şey değildir. Üstüne bir sürü karbon lifi ve hızlandırıcı yiv eklemek, vurulan adamı daha fazla ölü yapmaz. Bir silahı önemli ölçüde öldürücü kılan fazladan tek malzeme -ve neyse ki bu kötü dünyada buna nadiren rastlanıyor- silahı alıp eteşleyecek biridir." (s. 277)

"Hepsi korkmuş ve şaşkın vaziyetteydi, neler olduğunu kavrayamıyorlardı, senaryodaki yerlerini kaybetmişlerdi ve birinin hemen sayfa numarasını söylemesini istiyorlardı." (s. 385)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder