11 Ağustos 2013 Pazar

Blow-Up Nedir?

Blow - Upforum resmi
İngilizce dilinde, günlük kullanımda "büyütmek, şişirmek" anlamına gelen sözcük fotoğrafçılık terimi olarak fotoğrafın boyutunu büyütmek anlamına geliyor.
Sinema dünyasında anlamı, 16mm ile çekilen filmi 35mm filme aktarmak, dönüştürmek anlamına geliyor.
Bu işlemi açıklamak için önce 16mm ve 35mm film nedir, onu açıklamak gerekir sanırım:
16mm Film, kullanımı yaygın ve ekonomik olan bir film boyutudur. 16mm adı, filmin negatifinin genişliğinden gelmektedir. 16mm genellikle yarı-profesyonel amaçlı olarak kullanılır.
35mm Film, fotoğrafçılık ve sinemada yaygın olarak kullanılan temel film ölçüsüdür. İzlediğimiz, neredeyse, her film 35mm ile çekilmiştir. 35mm 1909'da uluslararası standart ölçü olarak kabul edilmiştir ve görüntü gösterimi ve çekiminin her ikisi için hakim film ölçüsü olarak kalmıştır.

forum resmi
forum resmi



Peki, bir film neden 16mm'den 35mm'ye aktarılır?
Sinema sanatına tutkun bir çok insan, bu işe başlarken en ucuz format olan 8mm ile başlar, sonra 16mm'ye film çeker. İzlediğimiz bir çok kısa film 16mm formatındadır. 35mm pahalı olduğu için uzun metrajlı festival filmlerinin çoğu da 16mm formatında çekilmiştir. İş böyle olunca örneğin festivallerde bir film stüdyoların dikkatini çekerse filmin, sinemalarda gösterilebilmesi için boyutunun büyütülmesi gerekir, bu işleme de Blow-Up denir.

Cümle içinde kullanalım:
"Gorge Huang ziyaretime geldi. El Mariachi'nin blow-up masraflarından bahsederken, stüdyoların parayı çar-çur ettiklerini söyledim."
Ekipsiz Asi - Robert Rodriguez (s. 158) Kaknüs Yayınları, 2001.

Kaynak: Vikipedi

Foley Nedir?


forum resmiforum resmi

Foley, film çekildikten sonra, post-prodüksiyon aşamasında filme eklenen yapay mekan sesleridir. Oyuncunun ayak seslerini, yağmurun sesini, oyuncunun giysisinden gelen kumaş hışırtısını, kağıt yırtılmasını, bir şeyin yere devrilme sesini veya kapının açılıp kapanma sesini Foley için örnek sayabiliriz. Bu sesler Foley Stüdyosunda(bkz. resimler) yeniden yaratılır. Bu süreci uzun uzun anlatmayacağım, çünkü bu vidyo çok iyi anlatıyor:

Peki bu sesler film sırasında kaydedilmiyor mu? Neden sonradan ekleniyor?
Film çekimi sırasında sadece oyuncuların konuşmalarına odaklanılıyor, çoğumuzun bir film hatası olarak fark ettiğimiz (yukardan kadraja giren) boom mikrofonlar bu iş için kullanılıyor. Eğer tüm sesler aynı anda kaydedilseydi konuşmalar bir uğultu içinde olurdu.
Boom Mikrofon:
forum resmi

Teknolojinin ilerlemesiyle belki tüm mekan sesleri ve diyaloglar aynı anda kaliteli bir biçimde kaydedilebilir ama film dili açısından şöyle bir sorun var: İzleyicinin tüm sesleri duyması gerekiyor mu? Tabi ki gerekmiyor. O sahnede öne çıkması gereken bir ses varsa onu duymamız gerekiyor. Örneğin: Bize yavaş yavaş yaklaşan birisinin ayak sesleri, kadraj dışında kalan birinin giyinme sesleri veya çatal bıçak sesleri. Sahnenin önemine binaen izleyicinin bu sesleri duyması gerekiyorsa bu sesler daha belirgin olmalıdır ama izleyici bu sesleri film boyunca duymak istemez.
Bir dövüş filmi düşünün birbirine gerçekten vurmayan oyuncuların yumruk ve tekme sesleri nereden geliyor? Tabi ki Foley sanatçısının bir torbaya veya et parçasına vurmasından.

forum resmi

Bu sebeplerden mekan sesleri Foley sanatçıları tarafından yeniden yaratılır ve sonra filme eklenir.

Neden Foley deniyor bu işleme? Çünkü bunu ilk yapan kişinin ismi Jack Foley’miş.
Bana kalırsa ilk Foley’i ilk kullananlar Commedia dell'Arte sanatçıları. Daha önce Slapstick teriminde açıkladığım üzere Commedia dell'Arte tiyatro topluluğu, kavga sahneleri sırasında sahne arkasında iki düz yayvan tahtayı birbirlerine vururlarmış ki oyuncular birbirlerine vurduklarında “çat pat güm” sesleri çıksın.

Kaynak: Vikipedi ve http://www.sound-ideas.com/what-is-foley.html#.UMTeTKyAPEV

Take Shelter - Sığınak





Hepimizin zaman zaman yaptığı bir psikolojik savunma biçimini konu edinen harika bir film. Yansıtma. Baş kişi Curtis, nereden kaynaklandığını bilemediğimiz ve bilinçaltına ittiği korkularıyla ve endişeleriyle mücadele edemiyor ve bu sorunların hepsini baş edebileceği bir soruna, yani büyük bir fırtınaya yansıtıyor.

- keyif kaçırıcı bilgi içerir -

Zihinsel karmaşasını düzene oturmak ve kendisine bir savunma alanı yaratmak için de bir fırtına sığınağı yapıyor. Tüm ruhsal sorunları, yakında kopacak büyük bir fırtınada vücut bulduğu için tedavi olarak bir sığınak yapması çok doğal. Bir yandan onu hiç rahat bırakmayan rüyaları da yavaş yavaş yaklaşan bir fırtınanın değil deliliğin habercisi. Annesinin yaşadığı ruhsal bozukluğun kendisinde de ortaya çıkacağı korkusu zamanla palazlanıp onu bir depresyona sürüklüyor ve bu depresyon, yanında eşine ve çocuğuna dair bazı endişelerini de su yüzüne çıkarıyor. Onlarca şey düşünülebilir. Curtis bunların hepsinden kendince kaçmaya çalışıyor ve filmin sonuna doğru eşi sayesinde sorunlarıyla yüzleşme fırsatı buluyor.

- keyif kaçırıcı bilgi içerir -

Derken film çok şaşırtıcı bir biçimde o ana kadar Curtis'e dair düşündüklerimizi alt üst edip bambaşka bir açıklama getiriyor. Bu açıklamanın bende bir kandırılmışlık hissi yarattığını söyleyebilirim. Beğenmedim. Film o ana kadar ortaya koyduğu sorunları çok basit ve kolaya kaçar bir sonla çözüme ulaştırıyor; ama aslında herhangi tatmin edici bir sona da ulaşmıyor diyebiliriz.
Görselliği çok yüksek bir film Take Shelter. Yönetmen Jeff Nichols söylemekten ziyade göstermeyi tercih ediyor. Bu da psikolojik bir film için çok yerinde bir tercih. Bu, oyuncuların zorlanmasına neden olacak bir tercih ama Curtis'i oynayan Michael Shannon ve eşi samantha'yı oynayan Jessica Chastain bu zorluğun altından çok iyi kalkıyorlar. Michael Shannon, karakterin yaşadığı baskıyı, endişeyi, korkuyu ve bunların yarattığı o güvensizlik ve tedirginlik halini gözlerinde, duruşunda ve sesinde çok iyi yansıtıyor. Jessica Chastain evin güçlü hanımı Samantha rolünde muhteşem.
Velhasıl genel itibariyle ilginç, izleyeni içine alan, düşündüren, etkileyen bir film Take Shelter. Derdim sadece sonuyla.

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Yedi Eşli Kumap - Bülent Özgün

Size, yaşadığınız dünyaya yaraşır bir masal anlatacağım.
Beni çok iyi dinleyeceksiniz çünkü bir gün gelecek bu anlattığım masalın hayaliyle mutlu olmayı hatırlayacaksınız.


Bir zaman sonra, yeryüzünün unutulmuş bir köşesinde, kimsenin bilmediği, bilse de unutmak istediği kara bir diyar var olacak. Hükümdarı Kara Kral olan Karadiyar’ın bir de prensi olacak: Prens Kumap. Bu prens, halkını öyle büyük bir zulümle yönetecek ki halkın kötülüğe alışıp onu sevmesine bile izin vermeyecek.
Karadiyar’ın tüm ışığı sönünce Prens, Kara Kral’ın hükümdarlığını tüm dünyaya yaymak isteyecek; lakin böyle bir kudrete erişmesi için yerin altından, ta derinlerden karanlığın sırlarını toplaya toplaya uzun bir yol kat etmesi ve sonunda yerin yedi kat altına inerek siyahın özü Amle’yi bulup yemesi gerekecek. Bu ölüm karası yemişe erişebilmesi içinse yerin katlarını koruması için görevlendirilmiş yedi dev Ecüc’le çiftleşmesi ve onları kendine eş etmesi gerekecek.

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Bir Deli Değilin Öyküsü / Feyyaz Kayacan'a Saygıyla - Bülent Özgün

Ustaya saygıyla...

Birinin kendisine seslendiğini duyunca irkilerek kafasını yaptığı işten kaldırdı. Doğru mu duymuştu yoksa yorgun beyni kendisine bir tür oyun mu oynuyordu? Durup dikkatle dinledi, ama çıt yoktu. Başını eğerek yaptığı işe geri döndü; sonra sanki sesin sahibini kandırabilecekmiş gibi bir kez daha kaldırıp yeniden dinledi, ama nafile. Omuzlarını silkerek işine geri döndü ve tam o anda davudi bir ses karanlıklar içinden gürledi:
-   Yine mi tıkandın?
-   Oha! Sen miydin? Bir günde adam gibi girdiğini görsem kurban keseceğim Musa abi. Ödüm koptu.

Sesin sahibi, orta boylu, seyrek saçlı fırça bıyıklı göbekli bir adam, gürlemeye devam:
-   Hadi ülen dinsiz herif, kurban kim, sen kim! Hem sen nerde duydun ilhamın haber vererek geldiğini, çat diye gelirim ben, öğrenemedin mi teres!
-   Öğrenemedim! Ne biçim ilhamsın sen be abi, bıyıklı ilham mı olur ya! Yazacağım varsa da seni görünce aklımda ne var ne yok, tilki görmüş tavuklar gibi kaçışıyor.
-   Benzetmeye bak, lan ben sana böyle mi öğrettim zibidi, hiç ders almamışsın yıllardır. Hem senin kafan kümes gibiyse benim suçum ne?
-   Tamam abi tamam, yardım edecek misin yoksa böyle üst perdeden konuşmaya devam mı?